31 Mayıs 2012 Perşembe

SEN LİSA SİMPSON’SIN!

Hani bir ilhama ihtiyaç duyduğunuz anlar vardır, kendinize güveninizi yitirmek üzere olduğunuz, bir motivasyon kaynağının eksikliğini hissettiğiniz anlar... Motivasyona ihtiyacı olanlar için Nil Karaibrahimgil’den geliyor: “Kendini yalnız hissettiğinde, güvenebileceğin kimsen olmadığını düşündüğünde bilmen gereken tek şey...”
İnsan hiç çizgi film seyrederken ağlar mı? Ben ağlamıştım. Dogville’i seyrettikten sonra da olan şey olmuş, ruhumda ‘elde var bir’ olmuş, yanaklarımdan bir şeyler taşmıştı. Mutluluk gözyaşı değil, acıdan da değil, anlama gözyaşıydı. Ya da hayatla ilgili bilip de unuttuğun bir şeyi derinden hatırlama gözyaşı. Bazı nadir anlarda kendini torununmuş gibi dizine oturtup bir şeyler anlatırsın ya. 

Daha konuşmayı becerememiş küçük bir varlığa, kulak dolgunluğu olsun diye, ağır bir bilgi yüklemek gibi mi yani? Sanki. Peki bir gelgitin iç denizlerde yarattığı yükselme sonrası gözlerden taşan suya ağlamak mı demeli? Belki.

Benim o günkü gelgitim The Simpsons’da olmuştu işte.
***
Aynen de şöyle olmuştu: Evin küçük kızı Lisa güneşli bir Springfield sabahı okula gelir. Öğretmeni gitmiş, yerine bir yedek öğretmen gelmiştir. Kovboy şapkalı bu garip adamın adı Mr. Bergstrom’dur ve diğer öğretmenlere benzemez.

İşi hafızayla değil motivasyonladır. Küçücük çocuklara ‘herkes kendini en güçlü hissettiği şeyi bir kağıda yazsın’ gibi egzersizler yaptırır. Bu dilini uzatıp burnunun ucuna değdirme bile olsa önemli değildir. En iyi yaptığın şey neyse nedir. Bizim Lisa’nın ‘en iyi’si saksafon çalmaktır. Bu adam ona bir gün büyük bir müzisyen olacağını söyler. Lisa Simpson bir yetenektir. Bu yeteneği, onu istediği yere taşıyacak, müziğini bir gün dünya dinleyecektir. 

Lisa elinde olmadan bu adama aşık olur. Hatta emin olur. Dünyada ondan başkasına ihtiyacı yoktur. Bilgisini eğlenceye ve motivasyona çevirebilen bu adam Lisa’nın varlığına tercüman olmuştur.
***

Lisa öğretmenini çaya davet etmek için annesini ikna eder. Bu haberin heyecanıyla okula koşup sınıftan içeri bir girer ki ne görsün: Eski öğretmen geri dönmüş!

‘Peki o nerde?’ diye sorar. Mr. Bergstrom tren istasyonunda başkente gitmek üzeredir. Springfield’daki görevi sona ermiş başka bir okuldan çağırılmıştır. Lisa hemen tren istasyonuna koşar. Mr. Bergstrom tam trene binmek üzereyken Lisa seslenir: 

Mr. Bergstrom, Mr. Bergstrom!

Ve Lisa’nın bir tren istastonunda, benimse evimdeki koltukta gözyaşları içinde yaşadığımız diyalog başlar:

Lisa: Mr. Bergstrom gidemezsiniz. Siz bugüne kadar bize gelmiş en iyi öğretmensiniz.

Mr. Bergstrom
(diz çöker, Lisa’yla aynı boya gelir): Yedek öğretmenlerin hayatı böyledir işte. O bir hilekardır. Bugün beden eğitimi için şort giyer. Yarın Fransızca konuşur ya da testere kullanmayı biliyormuş gibi yapar. Tanrı bilir başka neler...

Lisa:
...sizi çok özleyeceğim.
Mr. Bergstrom (cebinden çıkardığı bir kağıt parçasına bir şey yazar ve Lisa’ya uzatır): Al bunu, kendini yalnız hissettiğinde, güvenebileceğin kimsen olmadığını düşündüğünde bilmen gereken tek şey budur.

Lisa (henüz okumaz, kağıdı avucunda sıkı sıkı tutar): Teşekkür ederim.

Anons: Herkes binsin.

Lisa (tek ayağı trenin merdiveninde binmek üzere olan Mr. Bergstrom’a): Demek buraya kadarmış. Sakıncası yoksa sizi hayatımdan söküp çıkaran trenin yanından koşmak istiyorum...

Mr. Bergstrom (Lisa trenin yanından koşarken pencereden bağırır): Hoşçakal Lisa tatlım. Ben başımın çaresine bakarım. Sen sadece notu oku.

Ve Lisa gözyaşları içinde okur notu:
 
Sen Lisa Simpson’sın.”

Yazının orjinaline “Nil’in Kelebekleri” isimli kitaptan ya da Hürriyet Gazetesinin arşivinden ulaşabilirsiniz. Çizgi filmin bahsedilen sahneleri ise aşağıdaki videoda mevcut. Kendiniz olmanın önemini hatırlamanız için.



Original Video - More videos at TinyPic

19 Mayıs 2012 Cumartesi

YARATICI BİR İŞ İLANI: FAST COMPANY

Sosyal ağların sevdiğim yanlarından biri, bazen ilgimi çekebilecek paylaşımlara rastlıyor olmam. Az önce twitterda Kariyer.net’in Genel Müdürü Yusuf Azoz da bir ilan paylaşmış. Oldukça yaratıcı bir tasarıma sahip olan ilana ben de blogumda yer vermek istedim.
Not-1: Fast Company ABD’de yayınlanan bir iş dünyası dergisi. İnternet Sitesi'nden 2012 iş dünyasının en yaratıcı 100 ismine ve çok daha fazlasına ulaşabilirsiniz.

Not-2: Bu güzel günde hepimizin Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı da kutlamadan geçemeyeceğim. :)

13 Mayıs 2012 Pazar

ZEBANİYE İHTİYAÇ DUYAN İŞYERİ İSTİYORUM...

Geçen hafta Gücümüz İnsan blogunun sahiplerin sevgili meslektaşım Serhat Kahyaoğlu’nun bir yazısını okudum. Serhat Bey, işyerinden ayrılma sebeplerini o kadar güzel açıklamış ki anlattığı konulardan muzdarip pek çok çalışanın sesi olmuş.
Yazıyı okurken aklıma vaktiyle bir hocamdan dinlediğim, meşhur bir fıkra geldi nedense:

Adamın biri cehennemi geziyormuş. Cehennemde her milletin ayrı ayrı kuyuları varmış. Her kuyunun başında da zebani duruyormuş. Kuyulardaki insanlar canla başla çıkmak için uğraşıyor, birbirlerine destek veriyormuş. Tam biri çıkacakken zebani görevini yapıyor adamın kafasına vurup onu tekrar aşağı atıyormuş. Ama insanlar mücadeleye devam ediyor, yeniden deniyorlarmış. Adam her kuyunun başında bu manzarayı görerek gezerken birde ne görsün başında zebanisi olmayan bir kuyu….hemen merakla sormuş
“Neden bu kuyunun başında kimse yok?” yanındaki zebani şu cevabı vermiş:
“Bu kuyu Türklerin kuyusu, Onlar içlerinden biri çıkacak olduğunda onu tutup aşağı çekerler. Bu yüzden burada zebaniye gerek yok.””

Bu sadece Türklere ya da belli bir millete özgü bir durum mu bilemiyorum ama kıskançlık, çekememezlik, psikolojik taciz o kadar yaygın ki işyerlerinde. İnsan kaynakları departmanlarında dahi bu tür olumsuzluklarla karşılaşılması çok üzücü. İnsan kaynakları departmanları bir ekip olarak uyumlu olmazsa, insan kaynağından nasıl uyumlu çalışmaları beklenebilir ki?

Şimdi bir düşünün bakalım, siz işyerinizde zebanilere karşı mücadele eden misiniz, yoksa birilerinin zebanisi mi? Çalışma arkadaşlarınıza, astlarınıza destek mi oluyorsunuz, köstek mi? Aslında aynı kuyuda olduğunuz meslektaşlarınıza yardımcı olmaya mı çabalıyorsunuz, yoksa açık mı arıyorsunuz? Eleştirileriniz onları geliştirmek için mi, yermek için mi? Teşekkürde, tebrikte, ödülde, gülümsemede mi cömertsiniz; yoksa azarlamada, hakarette, cezada, asık suratlılıkta mı?

Bir düşünün bakalım, sizin iş yerinizde zebaniye ihtiyaç var mı?

6 Mayıs 2012 Pazar

“ÖNERİYORUM”, ÖYLEYSE VARIM...

Öneri sistemleri bir işi en iyi o işi yapanın bileceği düşüncesinden hareketle çalışanların iyileştirme önerilerini toplayıp değerlendirmeyi ve çoğu zaman ödüllendirmeyi içeriyor. Bu öneriler grup önerileri ya da bireysel öneriler olabiliyor. Bu tür sistemler çalışanlara seslerini duyurma, yenilikçi fikirlerini iletme, işletmeye katkı sağlayan fikirleri karşılığında ödül elde etme imkânı sağlarken; işletmeye de çalışanlarının katılımcılıklarını, yaratıcılıklarını, motivasyonlarını artırma, yeni uygulamaları harekete geçirme, kalite, verimlilik ve rekabet gücünü artırma, gelişime katkı sağlama, maliyeti düşürme gibi avantajlar sağlıyor.

Çalışana ise “öneriyorum, öyleyse varım...” demek kalıyor:)

1 Mayıs 2012 Salı

MUTSUZ MAVİ YAKA VE 1 MAYIS

Kariyer Dergisi'nin Mayıs sayısında daha önce çeşitli gazetelerde ve Yenibiris.com internet sitesinde de rastladığım bir araştırma sonucuna yer verilmiş.

“GfK’nın 2003’ten 2011’e, 9 yılda 350 bin çalışanla yaptığı çalışan memnuniyeti araştırmasının sonuçlarına göre memnuniyet oranı mavi yakada yüzde 55.4’ten yüzde 51.1’e inerken, beyaz yakada yüzde 48.9’dan yüzde 55.2’ye çıktı. Araştırmadan çıkan sonuçlara göre;

Mavi yakanın en memnuniyetsiz olduğu alanlar;

* ücret ve sosyal olanaklar
* tanınma ve takdir
* kişisel mesleki gelişim
* performans yönetimi
* şirket yönetimi
* ilk yönetici
bilgi akışı/iletişim işbirliği
* çalışma ortamı

Beyaz yakanın en memnuniyetsiz olduğu alanlar;
* tanınma ve takdir
* ücret ve sosyal haklar
* performans yönetimi
* kişisel/mesleki gelişim
* şirket yönetimi
* yapılan iş

olarak sıralanmış.


Burada mavi yakada da beyaz yakada da en çok iyileştirme bekleyen iki konu; ücret ve sosyal haklar ile şirket yönetimi olarak dikkat çekiyor. Metal eşya, beyaz eşya, otomotiv, çelik sanayi, çalışanların en memnuniyetsizlik duydukları sektörler.”
Çalışan memnuniyeti İnsan Kaynaklarının var olma sebeplerinden biri. Ülkemizde ücret ve diğer olanaklar, iş sağlığı ve güvenliği, çalışma koşulları özellikle önem verilmesi gereken konular. Üstelik Resmi Tatil olan 1 Mayıs’ta işinin başında çalışmakta olan personel de cabası.

Herkesin Emek ve Dayanışma gününü kutluyor, İnsan Kaynağının hak ettiği değere sahip olduğu günlere erişmemizi diliyorum.