Haliç Kongre Sarayı 20-21 Ekim
tarihlerinde PERYÖN tarafından düzenlenen 16. İnsan Yönetimi Kongresi’ne ev
sahipliği yaptı. Başta insan kaynakları profesyonelleri olmak üzere, iş
dünyasından isimlerin, firmaların, öğrencilerin ve “insan yönetimi” ile ilgili söyleyecek/dinleyecek
birşeyleri olan herkesin yoğun ilgi gösterdiği kongreye emeğini, desteğini
esirgemeyen-başta PERYÖN olmak üzere- herkese teşekkür ederek başlamak
istiyorum yazıma. Bu tür organizasyonlar bilgiyi paylaşmak, iletişimde olmak,
ilham almak, vizyon katmak gibi faydalarıyla hem bireysel hem de toplumsal
gelişimimiz için çok önemli.
Zaman zaman çakışan oturumlar arasında
seçim yapmakta zorlanıp o salondan diğerine koşturduğum, dolu dolu geçen bu iki
günün bütün detaylarına Turuncu İK’da değinmem ne yazık ki mümkün değil. Bu
yüzden ben, önce “bende” iz bırakan detaylara yer verip sonra İnsan Yönetimi
kongresinin “bana göre” in ve outlarına değinmeyi tercih edeceğim.
İşte bende iz bırakanlar:
- Judith Malika Liberman’ın anlattıklarını oldukça etkileyici buldum. “Sen hikayeyi dönüştürürsen, hikaye de seni dönüştürür”diyen Liberman’ın dinlemek ile ilgili söyledikleri de çok özeldi: “Yüzyüze geldiniz anlar kutsaldır. En iyi dinleyici sinemada; cevabı planlamıyorsunuz, ben noktasına gitmiyorsunuz, tamamen kendinizi veriyorsunuz.” Ve eminim pek çok dinleyici de benim gibi dudaklarında çilek tadıyla ayrıldı oturumdan: “Yukarıda kaplan, aşağıda yılan varken soluna bak, belki de bir çilek var!”
- İdil Türkmenoğlu’nun oturumu merak ettiklerimdendi. Türkmenoğlu, İK’nın değişen sorumluluklarına değindi: “Pozitif yönetim kültürü yaratmak, çalışanların sağlığını, güvenliğini, onurunu korumak, eşitlik ve adaleti sağlamak, yetenekleri bulmak ve yönetmek, etik liderlik yapmak, üst yönetim ekibinin iyi çalışmasını sağlamak”.
- “Her problem bir girişimdir” diyen Veysel Berk’in enerjisi, dinamizmi, girişimciliği, tutkusu ile herkesi kendisine hayran bıraktı. Boğaziçi Üniversitesi’nden Amerika’da master ve diplomaya, ışık mikroskopundan, teknoloji şirketi kuruculuğuna, ordan web üzerinden kurduğu temizlik şirketine, sonra çaycılığa, yemekçiliğe ve paypall’a uzanan kariyer/ girişimcilik öyküsünü anlatırken o kadar samimi ve bizdendi ki, sanırım bu yüzden o kadar çok akılda kaldı, alkış aldı.
- David Clutterbuck yetenek yönetimini irdelediği konuşmasında ezber bozduran görüşlere yer verdi: “..Kahve makinesi gibi parayı atıp lider alamıyorsun. İnsanları lider yapan şeyler genellikle sınırlandırılamayan şeyler.” Clutterbuck, yetenek yönetiminde lineer değil kompleks sistemlere ihtiyaç duyduğumuzu belirterek bugün artık yetenek havuzu değil, yetenek boru hattına, dalgasına, dinamizme gereksindiğimizi vurguladı.
- Çağlayan Aktaş esprili sunumunda elektirik ve kimyasalların önemine, hormonlarımızın “anlam bulma”daki yerine değindi.
- Farklı kültürlerin özelliklerini kendine has uslubuyla anlatan Mehmet Kocabaş’ı dinlemek her zamanki gibi çok keyifiydi, Elmar Kronz ise VUCA dünyasında değişen lider gelişim programlarına ve öğrenme stratejilerinden bahsetti.
- Louise Chester ile “mindfulness”ı deneyimleyemeye çalıştık, Yüce Zerey ile Fabrika ayarlarımıza döndük. Profesyonel hayata geçişte geçtiğimiz aşamaları Zerey’in mizah dolu sunumuyla inceleme fırsatı bulduk.
- Yankı Yazgan ve Sedef Kabaş’ın “Bu Şartlarda Yaşamak” isimli oturumlarında salon tıklım tıklım doluydu. Dış dünyayı nasıl etiketlediğimizin olaylarla başa çıkma şeklimizi etkilediğini kaydeden sürükleyici konuşmaları, kalabalığın hakkını verdi.
Kendim adına kongreden, farklı fikirlerle,
paylaşımlarla, imzalı kitaplarla başka firma ve hayatları keşfederek çıktım
diyebilirim. Bol bol da kitap önerisi topladım, bazen de zaten aklımda olan
bazı kitapları okumakta kararlılığımı artırdım:) Masal Terapi, İşte Kahkaha, Muazzam
Muazzez bunlardan bir kaçı.
Gelelim kongrenin “bana göre” in ve
outlarına...
In
|
Out
|
Dinamik, hareketli, içten oturumlar
|
Hazırlıksız olduğu anlaşılan oturumlar, kağıttan
okunarak yapılan sunumlar
|
Farklı konulardan bahseden konuşmacılar
|
Dönüp dolaşıp aynı şeyi söyleyenler
|
Yabancı olduğu halde tatlı farklı aksanıyla
Türkçe konuşma yapanlar, İngilizce sunum yapıp gülümseyerek Türkçe selam
verenler
|
Türk olan ama yabancı dilde sunum yapmakta
direnenler
|
Gelen geribildirimler doğrultusunda yemek
organizasyonunu iyileştirme çabası
|
Ayaküstü yer bulamadan yenilen yemek yüzünden
kaçırılan paralel oturumlar
|
Ulaşımda yardımlaşma çabası
|
İstanbul’un gerçeklerini inkar eden
bireysellikler
|
Kullanıcı dostu akıllı uygulamalar, sosyal
medyayı aktif kullanmak
|
Teknolojiyi ve sosyal medyayı dikkate almamak
|
Paylaşarak büyüyeceğimiz, birlikte gelişeceğimiz nice kongrelerde buluşmayı diliyorum :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder