17 Ekim 2014 Cuma

Superwoman Sendromuna Nasıl Aday Oldum?


Hayat akıp giderken, son zamanlarda iyiden iyiye fark ettim ki sürekli koşturuyorum. Evlenip şehir değiştirdiğimden ve bu dönemde hayat bizi pek çok sınavla sınadığından toparlanmak için çaba gösterdiğim de doğrudur. Bir yandan  yeni şehrimde iş görüşmelerine gitmeye başlarken, bir yandan da ev sorumluluğunu almış buldum kendimi. Yeni bir çevre, yeni ilişkiler bir yanda dursun, sürekli öğrenmeden duramadığımdan, ingilizce seviyem iyi olduğu halde daha da geliştirmek için ingilizce kursuna yazıldım. İnsan kaynaklarına dair bir şeyler okumasam, araştırmasam boş buluyorum kendimi. Blog yazamadığım zamanlar suçluluk hissediyorum. Anlayacağınız iş arayışında ve nispeten rahat olmam gerekirken bile bir türlü yok, olamıyorum. 

Bu koşturmacanın kendisi bile kafamı kurcalıyor ve içimdeki ses soruyor:

"Superwoman Sendromuna Nasıl Aday Oldum?"

İlk okula giderken ilk dördümü aldığımda ağlamışım. Hatırlıyorum da, o zamana kadar hep beş-pekiyi aldığımdan dördü zayıf bir not sanmıştım. Okul hayatımda hep kendimi aşmaya çalıştım. Üniversite yetmedi yüksek lisans yaptım, hep daha fazla bilgi için. Çalışırken işimi gelişigüzel yaptığım olmadı hiç, hep en iyisini hedefledim. Boş durmayı hiç sevmedim, bir işi yapar yapmaz bir sonrakine geçtim. Son zamanlarda evimde de dört döndüğümü fark ettim. Ama bir dakika dostlar, bir de çalışınca bu gidişe bir dur demek gerekecek.

Aslında bu durumdan pek çok kadın muzdarip.  Kadın iyi eş, evlat, anne, öğrenci, iş kadını, arkadaş vb. olmak zorunda. Üstelik çalışıyorsa iş aile yaşam dengesini kurmak durumunda. Önlem için yapılabilecek pek çok şey sayılabilir belki ama bence en önemlisi:

Kendimize zaman ayırmalıyız ve biraz akışına bırakmayı öğrenmeliyiz tüm süper kadınlar ve süper kadın adayları, gerisi boş!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder